öncelikle burada yazanlar tamamen kişisel deneyim olduğu gibi bir hekim görüşü falan değildir. bu yazının devamında yazanlar “doktor reçetesi olmadan neden pregabalin içmemelisiniz?” konusunu ele alacaktır. eğer doktor tarafından reçeteliyse zaten içmeniz uygun görülmüştür onunla ilgili desteği de doktorunuzdan almanız daha sağlıklı olacaktır. bu yazının ilerleyen kısmında uyuşturucunun zararlarına değinilmektedir. önce kendiniz, sonra çevreniz için her zaman uyuşturucu kullanımından uzak durun.
neyse, lafı fazla uzatmadan başlayalım. şimdi bu pregabalin denen illet aslında ana etken madde. bunun bilinen ismi direkt marka adıyla “lyrica, galara, symra” diye gidiyor. hepsi aslında aynı etken maddesine (pregabalin) sahip ağrı kesici ilaçlar. bunları uzman doktorlar dayanılamayacak seviyelerde vücut ağrıları çekenlere reçete ediyor. yani bunu gidip eczaneden kafanıza göre alamazsınız. bir uzman doktorun sizin bu ilaca gerçekten ihtiyacınız olduğunu düşünmesi şart.
şimdi gelelim işin neden içilmemesi gerektiği kısmına. bir şekilde bu ilacın bir kutusu bir şekilde elime geçti. ilk günler 300mg’den 3 adet içtim. bir kaç gün böyle seyretti. bir kaç gün sonunda artık 3 tanenin nedense kesmediğini farkettim. sanki o ilk günkü etkiyi yaratmıyordu.
“ilk günkü etki”
evet, ilk günkü etki bambaşka bir şeydi. sanki sarhoş gibiydim. ilaçları içtikten 1-2 saat sonra bildiğin olduğum yerde sallanıyordum, aşırı mutluydum, bağıra bağıra şarkı söylüyordum *normalde hiç bunları yapmam* ayakta dahi zor duruyordum. sanki kelebek gibiydim, dizlerimin bağı çözülmüş, bileklerimi hissedemeyecek kadar yumuşak oranda hissediyordum. bildiğin pamuk gibi olmuştum. işte ilk günkü etki buydu. bu pregabalin maddesinin vücuda yaptığı etkiydi işte.
“dozu arttırmak”
bir kaç günün sonunda günde 3 tane ile başladığım bu serüvenin artık ilk günkü etkiyi yaratmadığını farketmeye başladım. bu noktada daha fazla içmeliyim algısı oluştu. evet, vücut pregabaline karşı bağışıklık elde ediyor. yani tam bağışıklık değil de atıyorum 3 gün boyunca günde 900mg aldığınızda, 4. gün o kadar da etkisini görmüyorsunuz. haliyle 1200mg, 1500mg gibi içtiğiniz ilaç sayısını arttırmaya yönelik davranışlara yelteniyorsunuz.
“doz arttırıldı”
evet, artık günde 5-6 tane içiyordum. yaşattığı kafanın inanılmazlığından bahsetmemek mümkün değil. bildiğin uçuyorum, kelebeğim yahu. normal bir insanı, ya da introvert bir insanı bu ilacın 5-6 tanesi ilginç bir şekilde extrovert yapıyor. dışarıda gördüğüm kadınlara ansızın güzel iltifatlar ediyorum, esnaflara selam veriyorum. motorla gezerken tanımadığım ama aynı yöne gittiğimiz insanlara buyur gel bırakayım diye teklif ediyorum. bildiğin özgüven patlaması yaşıyorum. ama öyle böyle değil. bunun yanında aşırı mutluluk ve herkesle sanki 40 yıllık dostmuş gibi konuşmak da cabası.
“nereye kadar sürecinin başlangıcı”
malumunuz bu ilacı doktor reçeteli şekilde bulmadığım için ve gerçekten ciddi paralara satıldığı ve işin bağımlılık kısmını düşündüğümde günde 6 tane bu ilaçtan içip sahte bir mutluluk yaşarken kafamda bu soru da dolaşmaya başlamıştı bile. bunu nereye kadar devam ettirecektim?
“kaç ilaç kaldı”
gel zaman, git zaman içe içe geriye kutudan sadece 2 tablet kalmıştı yani toplamda 28 adet. pregabalinin yarattığı sahte mutluluğun aslında bağımlılık olduğunu farketmem ve bunun doğrultusunda artık buna son vermem gerektiğine karar verdim. bu ilacı bir daha içmeyecektim. peki ya kalan 28 ilacı ne yapacaktım? çöpe atsam, o kadar para vermiştim içime oturur.
“bitirmeye çalışmak”
evet, asla yapılmaması gereken bir şey yaptım ve toplamda 28 ilacı 14 14 olmak üzere iki günde tükettim. öncelikle 14 çarpı 300mg pregabalini vücudunuza almak direkt olarak aşırı doz bir eylemdir ve asla ama asla yapılmaması gereken bir şeydir. eğer böyle bir şey yapmak gibi bir düşünceniz varsa sakın ama sakın böyle bir şey yapmadan profesyonel destek alın, yani doktora gidin.
her neyse, günde 14 tane içmek haliyle insanı daha önce bahsettiğim kelebek etkisinden direkt kelebeğin kendisi yapıyor. hani bulutlardayım da, artık bulutun parçası ben olmuş gibiyim. yatağa yatıyorum yatakta bile başım dönüyor. ulan bu nasıl bir rahatlık. eşi benzeri tarifi yok. ama sahte ve aslında çok büyük bir sorunun başlangıcı.
gel zaman git zaman 2 gün içerisinde toplamda 28 ilacı bitirdim. hayatımın en mutlu ve en eğlenceli 2 günü diyebilir miyim? kesinlikle.
“boku yeme aşaması”
evet, sen öyle günde 5-6 tane içerken bir anda 14 14 içmeye başlayıp sonra da direkt kesersen (ingilizcede adı cold turkey bu olayın) bir tık boku yeme şansın oluyor. tabii ki de o kadar ilacı içip ertesi güne kadar başına bir şey gelmediyse büyük ihtimal o saatten sonra da gelmeyecektir ama işin sıkıntılı tarafı aslında burada başlıyor. artık başına gelecek şeyler ilaçtan kaynaklı değil, senden kaynaklı olacak.
malumunuz bu illet inanılmaz bir mutluluk veriyordu, bir nevi mutluluk steroidi diyebiliriz. e bu kadar fazlasını alınca örneğin vücutta %100 maksimumu olan mutluluk hormonunu biz kendi elimizle %15000 falan yapınca, ve daha sonrasında bu eşiği ilgili ilacı alarak tekrar doldurma eylemini yapmayınca sanki en yakınımızı kaybetmiş gibi bir hüzün, depresyon hali çöküyor bünyeye. şöyle diyebilirim ki ben dünyanın en mutlu adamı falanımdır, gerçekten ben çok zor üzülürüm. hep optimist, hep mutlu, hep iyi tarafından bakan, hep gülen biriyimdir. ancak bu ilacı sırf bitsin de kurtulayım diye son kalanları içtiğim son günden tam 24 saat sonra sorunlar başladı. evet artık dünyanın en mutsuz kişisiydim, inanılmaz depresif, inanılmaz boğulmuş gibi hisseden. o an yanımda silah olsa düşünmem kafama sıkardım herhalde. öyle bir çöküş, bunu tarif etmek mümkün mü bilemiyorum. bildiğin şey gibi hani lotodan 1 trilyon dolar para kazanmışsın ama kazandığın gün ülkede iç savaş çıkmış gibi düşün. hani onu bile bir şekil telafi edersin ulan düzelir belki umuduyla beklersin. bunda o da yok. bildiğin cehennemin dibindesin yani. tabii ki benim güçlü iradem ve daha önceden de söylediğim gibi hep mutlu olmamın çok büyük katkısıyla bu 2-3 günlük depresif süreci başarıyla, zararsız bir şekilde atlattım. şu an bu satırları yazarken gayet mutluyum, o günleri gerçekten hiç özlemiyorum ve keşke içip o anları yaşamasaydım bile diyorum. ama her konuda olduğu gibi deneyimlere inanan biriyim ve bunu denemesem büyük ihtimal içimde kalırdı. o da başka bir yazının konusu olsun.
ufak ufak sonlara gelirken, belki bu yazıyı internette bulup okuyacak olan insanlara bir not düşmek istiyorum. kesinlikle ama kesinlikle doktor reçete etmeden bu ilacı asla tüketmeyin. bu ilaç size sahte bir mutluluk verip daha sonrasında sizi bağımlı yapacak ve siz bu ilaçtan kurtulmak istediğinizde, artık dur demek istediğinizde sizi belki de intihar etmeye kadar sürükleyecek inanılmaz tehlikeli bir ilaç. hiçbir şekilde bulaşmayın, çevrenizde bu ilacı içen birileri varsa yakınında olmayın veya yakınında olup ona bu ilacı bırakması için mental desteği sağlayın. eğer bu ilaca bağımlı olduysanız ve bırakamıyorsanız ne yapacağım diye kara kara düşünmek yerine kalkın ve doktora gidin. inanın her şeyin bir çözümü var. konu ölüm olmadığı sürece her şeyin geri dönüşü vardır.
asla ama asla sentetik, kimyasal tipi bu tarz uyuşturucu etkenli maddelere düşmeyin, bunlardan uzak durun. bunların olduğu ortamdan da uzak durun. hepinize sağlıklı bir yaşam diliyorum, her şey gönlünüzce olsun!
Bir yanıt yazın